İçeriğe geç

Aleviler hangi tarikattan ?

Aleviler Hangi Tarikattan? Farklı Yaklaşımlarla Derinlemesine Bir İnceleme

Alevilik, kökeni ve inanç sistemiyle derin bir kültürel mirasa sahip bir inanç yolu. Ancak, bu inanç yolunun bir tarikatla ilişkilendirilmesi, son derece karmaşık ve tartışmalı bir konu. Aleviliğin, bir tarikatın içine yerleştirilip yerleştirilemeyeceği, bu sorunun cevabı tarihsel, toplumsal ve bireysel perspektiflere göre değişiyor. Kimi için Alevilik, bir tarikattan bağımsız bir inanç yolu; kimine göre ise belirli tarikatların etkisiyle şekillenmiş bir dinî anlayış. Bugün, bu meseleye farklı açılardan bakmak, özellikle de erkeklerin stratejik, objektif ve veri odaklı bakış açılarıyla kadınların toplumsal etkiler ve duygusal boyutlarla nasıl bir ilişkisi olduğuna dair bir tartışma başlatmak istiyorum.

Aleviliğin Tarikatlarla İlişkisi: Erkeklerin Perspektifi

Erkeklerin genellikle daha analitik ve veri odaklı bir bakış açısıyla konuya yaklaştığını söyleyebiliriz. Aleviliğin bir tarikatla olan ilişkisi, tarihsel bir süreç ve dini inançlar açısından değerlendirildiğinde, belirli bir tarikata bağlanıp bağlanmadığı sorusu çok daha karmaşık hale gelir. Aleviliğin kökenlerine bakıldığında, bu inanç yolunun tarihsel olarak İslam’ın çeşitli akımlarından ve özellikle Şiilikten etkilendiği açıktır. Ancak Alevilik, kendine özgü bir inanç sistemi ve ritüel pratiği geliştirmiştir.

Aleviler, tarihsel olarak birçok tarikatla ilişkili olsalar da, bu durum onları tek bir tarikata bağlamaz. Hacı Bektaş Veli’nin öğretileri ve Bektaşi Tarikatı’nın etkisi, Aleviliğin şekillenmesinde önemli bir yer tutar. Bektaşi Tarikatı’nın öğretileri ile Alevilik arasında paralellikler bulunsa da, Alevilik bu tarikatla tam anlamıyla örtüşen bir yapı değildir. Bu bakış açısına göre, Alevilik, bir tarikatın şemsiyesi altında toplanamayacak kadar geniş ve dinamik bir inanç yoludur. Erkekler genellikle, Aleviliğin özgün öğretilerini ve ritüellerini ön plana çıkararak, onları bir tarikatla sınırlı tutmanın doğru olmadığını savunurlar.

Kadınların Perspektifi: Toplumsal ve Duygusal Boyutlar

Kadınların Aleviliğe bakışı ise, genellikle daha duygusal ve toplumsal etkilerle şekillenir. Aleviliğin sosyal adalet, eşitlik ve hoşgörü temalarına dayalı yapısı, kadınlar tarafından toplumsal anlamda oldukça güçlü bir şekilde sahiplenilir. Alevilik, tarihsel olarak toplumsal normlara karşı çıkmış ve özellikle kadınların toplum içindeki konumuna dair ilerici bir bakış açısı geliştirmiştir. Kadınlar için Alevilik, sadece bir inanç yolu değil, aynı zamanda toplumsal bir devrimdir. Aleviliğin, özellikle kadınları özgürleştiren ve eşitlikçi bir anlayışa dayalı olması, kadınların bu inanç yoluna duygusal bir bağ kurmalarını sağlayan önemli bir etkendir.

Kadınlar için, Alevilikteki ritüellerin ve öğretilerin bir tarikatla ilişkilendirilmesi, duygusal bir anlam taşımanın ötesinde, toplumsal bir sorumluluğa dönüşebilir. Aleviliğin, tarikatlar aracılığıyla şekillenen bir anlayıştan daha çok, bireysel özgürlük ve eşitlik üzerine inşa edilmiş bir inanç yolu olduğunu savunurlar. Tarikatların katı yapıları ve cinsiyetçi bakış açıları, kadınların Alevilikteki özgürlükçü ve eşitlikçi anlayışla çelişebilir. Bu noktada, Alevilik ve tarikatlar arasındaki ilişki, kadınlar açısından bir tür “toplumsal özgürlük mücadelesi” gibi algılanabilir.

Alevilik ve Tarikatlar Arasındaki İlişki: Farklı Bakış Açıları

Aleviliğin bir tarikatla ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği sorusu, aslında daha derin bir toplumsal sorunu yansıtıyor. Erkekler genellikle, Aleviliği tarikatlar ve dini akımlardan bağımsız olarak değerlendirirken, kadınlar daha çok toplumsal eşitlik, özgürlük ve bireysel haklar üzerinden bir yorumlama yapıyorlar. Birçok Alevi, Aleviliği bir inanç yolu olarak tanımlar ve bunu belirli bir tarikattan bağımsız bir şekilde ele alır. Ancak, Aleviliğin tarihsel olarak tarikatlarla ilişkisi göz ardı edilemez.

Bektaşi Tarikatı’nın etkisi, Aleviliğin oluşumunda önemli bir rol oynamıştır, ancak bu, Aleviliğin yalnızca Bektaşiliği benimsediği anlamına gelmez. Alevilik, daha çok özgür düşünce, bireysel inançlar ve toplumsal eşitlik temelli bir inanç yoludur. Yine de, Alevilikteki öğretiler ve ritüellerin tarikatların etkisiyle şekillendiği bir gerçektir.

Tartışmaya Açık Sorular

Peki, Alevilik gerçekten bir tarikatla sınırlanabilir mi? Aleviliğin özgün yapısı ve öğretileri, farklı tarikatlardan bağımsız bir inanç yolu olarak mı kalmalı, yoksa tarihsel bağlamda tarikatlarla olan ilişkisini kabul ederek, onların etkisi altında şekillendiği bir anlayış mı benimsenmeli? Aleviliği bir tarikatın şemsiyesi altında görmek, toplumsal eşitlik ve özgürlük gibi temel değerlere zarar verebilir mi?

Bu sorulara dair düşüncelerinizi merak ediyorum. Aleviliği bir tarikatla ilişkilendirmek, doğru bir yaklaşım mı? Yorumlarınızı bizimle paylaşarak bu önemli tartışmaya katkıda bulunabilirsiniz!

6 Yorum

  1. Hasan Hasan

    Türkiye’de Alevilik denildiğinde ilk akla gelen isim Bektâşîliktir . Bektâşîlik, aslında Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğuna inanılan bir İslâmî tarikattır. Bu tarikat mensupları (el alarak ya da diğer bir deyişle nasip alarak bu örgütlenmeye katılan kişiler) ise Bektâşî olarak adlandırılırlar. Aleviler, Şii İslam ‘ın bir mezhebi olarak sınıflandırılır ve Ayetullah Ruhullah Humeyni, 1970’lerde Alevilerin Şii cemaatinin bir parçası olduğunu ilan etti.

    • admin admin

      Hasan! Bazı düşünceler bana uzak gelse de katkınız için teşekkür ederim.

  2. Yurt Yurt

    Bektaşîlik’te, Tanrı’yı sevmenin yolunun insanları sevmekten geçtiğine inanılır . Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiği üzere insan en güzel biçimde yaratılmıştır. İnsanı iyi veya kötü yapan şeyler ise beşeri zaafları, yani nefse olan düşkünlükleridir. Alevîlik ve Bektaşîlik , inanç bakımından birçok ortak özellik taşır. Bununla birlikte Bektaşîlik , temel prensip ve âyinleri olan sufî bir tarikat olduğu halde Alevîlik, Hz. Ali soyundan olmaya önem veren bir kimliktir.

    • admin admin

      Yurt!

      Yorumlarınız yazının görünümünü zenginleştirdi.

  3. Nida Nida

    Aleviler, Şii İslam ‘ın bir mezhebi olarak sınıflandırılır ve Ayetullah Ruhullah Humeyni, 1970’lerde Alevilerin Şii cemaatinin bir parçası olduğunu ilan etti. Bektaşîlik’te, Tanrı’yı sevmenin yolunun insanları sevmekten geçtiğine inanılır . Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiği üzere insan en güzel biçimde yaratılmıştır. İnsanı iyi veya kötü yapan şeyler ise beşeri zaafları, yani nefse olan düşkünlükleridir.

    • admin admin

      Nida!

      Yorumlarınız için teşekkür ederim, yazıya güzel bir derinlik kattınız.

admin için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betci girişsplash